BİR DÜNYA KURDUM KİTAPLARDAN

           Nisan ayının son akşamından herkese merhaba arkadaşlar. Doğan Cüceloğlu tarafından kaleme alınan ''İçimizdeki Çocuk'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.           Kitap, içimizdeki çocuğun öyküsünü anlatarak, onun hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu ele alıyor. İçimizdeki çocuk sağlıklı olmadan, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmemiz mümkün değildir. İçindeki çocuğu sağlıklı olmayan birey, hayatın coşkulu yanını göremez, hayata küskündür, yaptığı hiçbir işten zevk alamaz, günlük olaylar bile ona endişe verir.           İç çocuk duygusal, bireyci, hayalci, heyecanlı, enerji dolu ve sürece yöneliktir. İç ana-baba ise mantıksal, gerçekçi, deneyimli ve sonuca yöneliktir. Kitapta verilen bazı alıştırmalar iç çocuk ve iç ana-babayı buldurmayı amaçlamaktadır. Kendimizi şu an olmak istediğimiz yerde hayal ettiğimizde vereceğimiz cevap iç çocuğun sesidir. Bu cevaba karşılık vereceği...

          Güzel bir Nisan ayından herkese merhaba arkadaşlar. Samuel Smiles tarafından kaleme alınan ''Başarmanın Gücü'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.         Toplumda önemli bir yer edinmiş ve topluma büyük katkılar sağlamış önemli insanların büyük bir çoğunluğunun yoksul ve zor çocukluk dönemlerinden geçmiş olduklarını görürüz. Çalışkanlık, azim, gayret, irade, sabır ve kararlılıkları sayesinde hedeflerine ve amaçlarına ulaştıklarına şahit oluruz. Önemli olan istek ve inançtır. İstek ve inancın elinden hiçbir şey kurtulmaz.          Öğrenmenin yaşı yoktur. İnsan hangi yaşta olursa olsun istediği her alanda kendisini geliştirebilir. Çevresi tarafından umutları kırılan, başarısız bir imaj çizmiş herhangi biri kendi kendine yardım ederek, kendine inanarak başarılı olabilir. Gerekli motivasyonu ve neşeli bir ruh halini iyi yazılmış bir kitapta bulabilir. Motivasyon düşüklüğü yaşadığım son zamanlarda...

          Nisan ayının ilk gününden herkese merhaba arkadaşlar. Zülfü Livaneli'nin kaleminden ''Son Ada'' kitabının yorumunu paylaşacağım bugün sizlerle.          Kırk adet evden oluşan adada herkes huzurludur. Sohbetler edilir, müzik dinlenir, dans edilir, ağaçlardan çam fıstıkları toplanır, ada halkı birlik beraberlik içerisindedir. Şehrin keşmekeşinden uzakta, kimsenin kimseye karışmadığı bu ada yaşantısında halk güllük gülistanlık yaşamaktadır. Kuralların olmadığı, bürokratik işlerin olmadığı bu adada sakin bir yaşantı hakimdir. Sıradan bir hayat süren ada sakinlerinin yaşantısı bir gün adaya devlet başkanının yerleşmesiyle alt üst olur. Başkan emekli olmuştur ve emekli olduktan sonra da bu adaya yerleşmeye karar vermiştir. O günden sonra ada sakinlerini kabus dolu günler beklemektedir.          Başkanın isteği üzerine toplantı yapılarak beş kişiden oluşan bir yönetim kurulu oluşturulur. Böyle bir kurul oluşt...