Kayıtlar

PASAKLI TANRIÇA

Resim
        Güzel bir yaz gününden herkese merhaba arkadaşlar. Sizlerden gelen tavsiyeler üzerine bugün renkli, eğlenceli ve bu güzel mevsime uygun bir kitap seçimi yaptım. İlk etapta kapak fotoğrafı beni cezbetti diyebilirim. Sonrasında da tarz olarak deneyimlemediğim yanlışlıklar komedisi tadında bir kitabı okumanın bana farklı bir bakış açısı sunacağını düşündüğümü söyleyebilirim. Sophie Kinsella tarafından kaleme alınmış ''Pasaklı Tanrıça'' bir tutam hüzün, bir tutam mizah, bir tutam ironiyle ortaya konulmuş müthiş içten bir eser. Günümüzün yoğun koşturmacası içinde kişinin kendi istek ve değerlerini görmezden gelmesi durumu basit, anlaşılır, akıcı ve mizahi bir yaklaşımla ele alınmış. Şayet şu sıralar tatildeyseniz şezlongta uzanıp keyifle okuyacağınız, sonuna ulaşmak için merak duyacağınız ve sizi bir hayli gülümsetecek bir kitapla karşı karşıyasınız demektir. Fakat kendinizi kitaba fazla kaptırıp güneş yanığı olmamaya dikkat edin. Bu konuda uyarmalıyım :) ...

ANKSİYETEYİ DENGELEMEK

Resim
         Hoşgeldin Haziran! Yeni bir mevsim, yeni bir ay ve yeni umutlar... Yaklaşık üç aydır içinde bulunduğumuz zorlu süreci yeni bir başlangıçla geride bırakma temennisinde bulunarak daha önce tür olarak yorumlamadığım Carl Vernon tarafından kaleme alınmış ''Anksiyeteyi Dengelemek'' kitabıyla ilgili deneyimlerimi paylaşmak isterim. 15 yıl boyunca anksiyeteyle mücadele eden ve iyileşmenin yollarını arayan yazarımız Carl Vernon, aslında var olmayan cevapları aradığını fark eder ve bu uyanışıyla anksiyeteden muzdarip pek çok kişi için bir rehber niteliğinde olacak bu kitabı kaleme alır.           Korku, kaygı, tedirginlik, umutsuzluk, mutsuzluk, bitkinlik gibi semptomlarla başlayıp kişinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve kişiyi özgür olmaktan mahrum eden bir bozukluktur anksiyete. Sırtınızda sizi kontrol eden, hayatınızı ona göre şekillendirmenizi isteyen bir yük hayal edin. Adım attığınızda o da sizinle geliyor ve tüm hay...

MUTLU OLMA SANATI

Resim
         Güneşli bir mayıs gününden herkese merhaba arkadaşlar. Sokaklar, caddeler sakin; parklar, bahçeler çocuk seslerinden yoksun olsa da kuşlar daha bir cıvıltıyla ötüyorlar, doğa yemyeşil ve canlı. Biz insanlar doğaya nasıl da zarar vermişiz bunca zaman. Baksanıza tabiat sanki yıllardır bu anı beklermişcesine coşkulu. Bir yandan doğa için sevinirken bir yandan içinde bulunduğumuz durumla ilgili içim buruk. Fakat bizler doğa ile bir bütünüz aslında. Hayatımız normale döndüğünde eskisinden daha bilinçli, daha sevgi dolu, daha insan gibi insan olarak yaşamımızı sürdürebileceğimize inanıyorum. Bunları düşünerek umut dolu bakıyorum yaşam denen bu serüvene.             İngiliz mantıkçı ve düşünür Bertrand Russell tarafından 1930'da yayımlanmış, iyi bir yaşam sürmek isteyenlere sunulan bir reçete niteliğinde olan popüler bir felsefe kitabı olan ''Mutlu Olma Sanatı'' ile ilgili yorumlarımı paylaşacağım bugün sizlerle. ''Mutsuzluğun...

MARCUS AURELIUS - UNUTMA MUTLU BİR HAYAT ÇOK AZ ŞEYE BAĞLIDIR

Resim
                   Herkese merhaba arkadaşlar. Dünya olarak salgın bir virüsle mücadele süreci içerisindeyiz. Bu süreçte olayın ciddiyetini kavrayamayanların sergiledikleri bilinçdışı ''Bana bir şey olmaz'' mantığıyla, tedbiri elden bırakmayan insanların da hakkını yediği düşüncesindeyim. Her birey alınan tedbirlere özen gösterip bilinçli bir şekilde bunları uygularsa toplum olarak epeyce yol katedip sağlıklı ve umutlu yarınlara ulaşacağımız temennisindeyim. Özensiz, zararlı, zamanı hor kullanan, bireysel değerlerini yitirmiş ya da yitirmekte olan kişilerin kendisiyle tanışması adına bir bakıma avantajlı karantina günlerinde kitap okuyanları eleştirip, kitap okumanın pasif bir eylem olduğunu savunanların dahi kitap okumaya başladığını görmek ufak bir mutluluk benim için. Maddi değerlerin ön planda olduğu günümüzde insanlığımızı hatırlamak için belki de sunulmuş bir lütuf. Hayatın keşmekeşi içinde uzak kaldığımız, arayıp sormak için zam...

EPİKTETOS - KENDİSİNİN EFENDİSİ OLMAYAN HİÇ KİMSE ÖZGÜR DEĞİLDİR

Resim
          Merhaba arkadaşlar. Zaman öyle hızlı ilerliyor ki yeni senenin ilk ayını doldurmak üzereyiz. Her yeni başlangıçlara güzel hayaller ve hedeflerle adım atıyoruz. Fakat sene sonu yaklaşmak üzereyken o yılın istenilen, beklenilen bir yıl olmadığına dair şikayetlerde bulunuyoruz. Aslında asıl problem zaman, mekan ya da koşullar değil tamamıyla bakış açısıdır. Bugün bahsedeceğim Aslı Perker tarafından kaleme alınmış ''Epiktetos - Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir'' kitabının da bakış açımızı değiştirmek adına bir yaşama rehberi olabileceği kanısındayım.             Epiktetos kimdir? M.S. 55 civarı Frigya'da köle olarak doğan stoacı bir filozoftur. Kölelikten kurtulduktan sonra özgür kalan Epiktetos Roma'da felsefe dersleri vermeye başlayıp Nikopol'e göç etmek zorunda kalmıştır. Orada kendi felsefe okulunu kurarak stoacı yaşam biçimine uygun entelektüel arayış içinde sadelik, akıl, güven, an'ı yaşama ve huzu...

BİLDİĞİMİZ DÜNYANIN SONU

Resim
     2020'nin ilk haftasından selamlar. Bu yıl herkes için sağlık, huzur, mutluluk, barış, bereket, şans, başarı dolu bir yıl olur umarım. Bu yıla eğlenceli bir kitap ile başlangıç yaptım. ''Nasıl başlarsan öyle gider'' klişesine ayak uydurarak bol kahkahalı bir kitapla başlayarak tüm yılımın neşe içinde geçmesini umut edenlerden oldum ben de. Herkes gibi benim de hayallerim ve hedeflerim var elbette. Bunların her birinin gerçekleşmesi gibi bir beklentim yok, yine de yarısından çoğu gerçekleşse hiç de fena olmaz. Bu kadar gevezeliğin ardından izninizle ufaktan konuya giriş yapıyorum. Erlend Loe'nin ilk kitabında ailesinden ve şehirden uzakta yaşamaya başlayıp benliğini bulmaya çalışan Doppler, ikinci kitapta çıktığı uzun yolculuktan aile özlemi ile şehir yaşantısına geri dönüyor ve işte böylelikle hikaye başlıyor. İnsan karmaşık bir varlıktır, sürekli yeni olanın peşinde koşar durur ve asla tatmin olmaz. ''Bir şeyler ister sonra tam tersini ister, ardı...

DOPPLER

Resim
      Aralık ayının son demleri. Yeni bir yıla girmeye günler kaldı. Yine yeni umutlar , yeni hayaller ve yeni hedefler peşinde koşacağız. Sanırım yaşamdaki asıl tat da burada gizli -istediklerimizi gerçekleştirmekte değil gerçekleştirebilmek için verdiğimiz mücadelede- . Yaşamımızın her evresinde bir şeylerle mücadele etmek durumunda kalırız , hayatı yaşanılır ve bizi de güçlü kılan budur. İnişli çıkışlı , bazen zirvede bazen dipte yaşadığımız hayatla varız aslında. Bu sürede aldığımız bazı kararlar hayatımızın kökten değişimine sebep olabilir. İşte bugün ele alacağım Erlend Loe'ye ait bir eser olan ''Doppler''da da başkahramınımız Andreas Doppler'ın  hayatına dair en büyük kararı almasıyla hikaye başlıyor. Doppler bir başarı abidesi. Güzel bir evliliği , güzel bir evi , iki çocuğu ve çok başarılı olduğu bir işi var. Babasının ölümünün ardından bir gün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor ve orada yarı baygın halde uzanıyor. İşte gökyüzü ve işte Doppler. Ve...