FİDANLARIN BÜYÜTÜLMEDİĞİ MEVSİM
Güzel bir günden herkese merhaba arkadaşlar. Çok etkilendiğim ve ikinci defa okuduğum ''Fidanların Büyütülmediği Mevsim'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.
2018 yılında Ankara Kitap Fuarı'nda yüz yüze tanışma fırsatı buldum kitabın yazarı Kemal Yılmaz ile. Muhteşem biri. Tam bir İstanbul beyefendisi tabiri caizse. Ankara'ya da yabancı değil esasında. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Şu anda İstanbul'da yaşıyor ve özel bir okulda ekoloji öğretmenliği yapıyor. ''Edebiyat Defteri'' adlı internet sitesinde de birçok öyküsü yer alıyor. Kitap fuarı sayesinde onu tanıdım ve şahane el yazısı ile iki adet imzalı kitabı da kaptım. İlki ''İstanbullu Elefteria'', ikincisi ''Fidanların Büyütülmediği Mevsim''. İkinci eseri ile başladım çünkü başlık kalbime dokundu.
Fidanlar; geleceğimiz, çocuklarımız, gençlerimiz. Onlarsız bir devir düşünün, geleceklerinin ellerinden alındığı, yozlaşmaya doğru sürüklenen, medeniyetin, ilimin, bilimin, sanatın, kültürün olmadığı bir devir...Çöküşe doğru giden bir devir...
Bazı yazarlar vardır; yazdıkları somut bir işe yarasın isterler. Dünyaya bir yerden bakarlar, vicdanları ile, hisleri ile ve bunu açığa çıkarırlar. İçlerinden kopup gelen rüzgar, insanlığın yazgısına değsin ve akıp giden düzen değişsin diye çırpınırlar. Toplumsal, siyasal meseleler yapıtlarında dikkat çekici biçimde yer alır. Güzeli ararken, çirkini gösterirken dertleri aynıdır. Yazgıya boyun eğmeden yürümek...İşlerini önemserler ancak büyütmezler. Yapıtlarının işe yaradığını görmek en büyük arzuları olur. Çocuksu bir sevinçle, gerekirse türlü bedellere katlanarak ürün verirler. Yalın bir arzudur dillenen. Bir an evvel eşit, özgür bir dünya olsun, insan insanı tüketmesin diyedir gayretleri. Kitabı okuduğumda Kemal Yılmaz ile ilgili hissettiklerim bu yönde oldu.
1980 yılı darbe döneminde ''Kurunun yanında yaş da yanar'' tabirini güçlü bir şekilde hissettim okuduğum satırlarda. Yaşanmış bir hikaye olması içimi daha da acıttı. Gözyaşlarıma hakim olamadığımı itiraf etmeliyim. Gençlere, çok iyi bölümlerde, üniversitelerde okumakta olan fidanlara yapılan zulümler, kan donduran vahşet, cezaevi işkenceleri, bütün bunların vicdansızca örtbas edilmesi, ailelerin kayıp evlatlarını bekleyişleri, her bir ocaktaki o ıstırap o keder ve çöküş ve yok oluş yazarın akıcı, etkileyici dili ile gözler önüne seriliyor. Bir başka dikkatimi çeken nokta kitapta o yıllara dair sinema, tiyatro, müzik, edebiyat gibi kültürel özelliklere de yer verilmesi oldu. O döneme ait bu kültürel esintiler pozitif bir tat katmıştı yaşanan tüm hüzünlü olayların aksine.
Ne olurdu o dönem daha aydınlık, daha özgürlükçü, eşit bir dünya için halkı, işçiyi savunan ve bu uğurda kendilerini feda etmeyi göze alan doktor, mühendis, öğretmen ve daha birçok meslek erbabı olacak fidanlarımızın fikirleri önemsenip, destek görseydi, önleri açılıp ilme, irfana adım atılsaydı karanlığa itilmeleri yerine. Ah ki ne ah! Cehalatin olduğu ve türlü oyunların döndüğü bir devirde ilerlemeyi beklemek nafile. Zamanı geri alabilir miyiz? O evlerde yaşanan mahvoluşları, feryatları geri alabilir miyiz? Ne yazık ki hayır. Fakat ilahi adalet dedikleri söylem var. Tek tesellim bu olsa gerek.
Kitapta başka ilgimi çeken kısım ölümsüz bir aşk hikayesine dair satırların yer alması. Şimdiki zamanda nerede öyle aşklar dedirtti adeta. Kitabın sonlarına doğru günümüze gelindiğinde darbe dönemlerini yaşamış bir dedenin torunlarıyla bahçede koşturmayı hayal ettiği bir zamanda herkesin yalnızlaşarak sadece tuşlarla iletişim kurduğu mutsuz yüzler ile ilgili olan satırlar ile de günümüzün bu yönüne eleştirel bir yaklaşım sunuluyor.
O kadar hissederek okudum ki bu kitabı sanki görsel olarak izledim ve her sahnesi hatrımda. Bıraksanız sabaha kadar yazarım. Kesinlikle okumalısınız arkadaşlar. Böylesine muazzam bir kitabı bizlerle buluşturduğu için Kemal Yılmaz'a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum ve sözlerime Alman matematikçi ve filozof Wilhemn Leibniz'in sözleriyle son veriyorum: ''Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir.'' Bol kitaplı günler, sevgiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder