SHERLOCK HOLMES KORKU VADİSİ

 

     Güzel bir Kasım gününden herkese merhaba arkadaşlar. Sir Arthur Conan Doyle tarafından kaleme alınan ''Sherlock Holmes Korku Vadisi'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

       Kitap ''Birlstone Trajedisi'' ve ''Kızıl Dosya'' isimli iki öyküden oluşmaktadır. ''Birlstone Trajedisi'' isimli öyküde, bir gün Birlstone Köşkü'nde John Douglas isimli adam öldürülür. Köşkte yaşayan uşak Ames, kahya Bayan Allen, Douglas'ın yakın arkadaşı Bay Cecil Barker ve Bay Douglas'ın eşi Bayan Douglas'ın ifadeleri alınır. İki dedektif eşliğinde Sherlock Holmes ve Dr. Watson da olay yerindedir. Bu esrarengiz olayın çözülmesi ise Sherlock Holmes sayesinde olur.

      Jack McMurdo, Kadim Özgür Adamlar Örgütü'nün bir üyesidir. Chicago'dan Vermissa Vadisi'ne gelmiştir. Burada McGinty ile tanışır. McGinty, Vandallar olarak bilinen suç örgütünün şefidir. McMurdo korkusuzluğu ve tavırlarıyla McGinty'nin gözüne girer ve locaya kabul edilir. ''Korku Vadisi'' olarak bilinen Vermissa Vadisi'nde Vandallar tarafından pek çok cinayet işlenir. Bir gün, işlenen tüm cinayetlerin açığa çıktığına dair mektup gelir. Gelen bu mektup üzerine McMurdo bir plan hazırlar ve olayların iç yüzü bu planın ardından ortaya çıkar. İşte geçmişteki bu olay ile Birlstone Köşkü'nde yaşanan trajik olayın bağlantısı kurulur ve okura aktarılır.

         ''Kızıl Dosya'' isimli öyküde Brixton Caddesi, Lauriston Bahçeleri'nde Enoch J. Drebber isimli bir adamın cesedi bulunur. Bir soygun olduğuna dair veya bu adamın nasıl öldüğünü gösterecek hiçbir kanıt yoktur. Sonrasında da Joseph Stangerson isimli adamın cesedi bulunur. Bu iki adamın da aynı kişi tarafından öldürüldüğü tespit edilir. Olay Sherlock Holmes tarafından çözülür. 

          John Ferrier, küçük bir kızla Sierra Blanco'da bir vadide aç ve susuz halde yürürken Mormon kabilesi tarafından bulunur. Dinlerini kabul etmeleri koşuluyla John Ferrier ve küçük kız Lucy'ye yardım ederler. Sonrasında John Ferrier zengin olarak bir çiftlik sahibi olur. Kızı olarak gördüğü Lucy de büyümüş ve çok güzel bir genç kız olmuştur. Lucy, Mormon kabilesinden olmayan bir adama aşık olur. Bu durum Mormon kabilesi tarafından duyulunca dinlerine itaat edilmediği gerekçesiyle John Ferrier öldürülür ve Lucy de zorla Mormonlara ait bir adamla evlendirilir. Üzüntüden Lucy de ölür. Lucy'nin aşık olduğu genç adam bunun intikamını almak için yola koyulur. İşte Brixton Caddesi'nde yaşanan cinayetin bağlantısı da böylelikle kurulmuş olur.

         Kitabın anlatım dili sade ve akıcıdır. Merak uyandıran iki öyküden oluşan kitabın kurgusu esrarengiz ve ilgi çekicidir. Polisiye türde kitap okumayı seven arkadaşlarıma tavsiye ederim. 

         Altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

         ''İfade edilemez olanı ifade etmek kolay iş değil.''

          ''Bildiğin gibi, insanoğlunun başlıca çalışma konusu yine insandır.''

          ''Bütün kanıtları görmeden teori yapmak en büyük hatadır. Yargıyı yanıltır.''

          ''Büyük bir zihin için hiçbir şey küçük değildir.''

          Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Yorumlar

  1. Bana polisiyeyi sevdiren dedektif. Dört kitabını okumuştum. Kimisi roman türünde, kimisi kısa öykü... Elimdeki kitabı bitirdikten sonra beşinciye mi başlasam? Özledim Sherlock'u ve Watson'ı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KALBİ İYİ OLANIN YOLU ZORDUR

SATRANÇ

UMUT MEVSİMİ