CAM KENT

 

       Güzel bir hafta sonundan herkese merhaba arkadaşlar. Paul Auster tarafından kaleme alınan ''Cam Kent'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

       Kitabın başkarakteri Daniel Quinn, 35 yaşında olup hem karısını hem oğlunu kaybetmiştir. Polisiye romanlar yazarıdır. Bu romanları ''William Wilson'' adıyla yazmaktadır. New York'ta küçük bir apartman dairesinde mütevazi bir yaşam sürmektedir. 

       Bir gün, gecenin bir yarısı telefon çalar. Telefondaki ses Paul Auster'la görüşmek istediğini söyler. İlk aramada Quinn kendisinin Paul Auster olmadığını, yanlış numara olduğunu söyler. Fakat ikinci kez yine aranır. Yine aynı ses Paul Auster'la görüşmek istediğini söyler. Bu defa Quinn bu oyuna dahil olarak kendisinin Paul Auster olduğunu söyler. Telefondaki ses yardım istemektedir. Quinn sesin vermiş olduğu adresi alır ve ertesi gün hazırlanarak o adrese gider.

            Quinn gittiği adreste tepeden tırnağa beyazlar içinde, saçları beyaza yakın sarı olan genç bir adam tarafından karşılanır. Bu kişi telefonda konuştuğu Peter Stillman'dır. Konuşmaları bir akıl hastasının konuşmaları gibi ürkütücü ve kesik kesiktir. Daha sonradan Peter Stillman'ın eşi olduğunu söyleyen Virginia Stillman isimli kadın içeri girer ve Quinn'e her şeyi en baştan anlatır.

            Peter Stillman, küçükken babası tarafından evin bir odasına kilitlenmiş ve odanın pencereleri kaplanmıştır. Tam dokuz yıl boyunca orada tutulmuştur. Bir gün yangın çıkmış ve Peter Stillman o odadan kurtarılıp kliniğe yatırılmıştır. İki yıl öncesine kadar bu klinikte yatmıştır. Virginia, Peter'in klinikteki konuşma terapistidir ve sonra onunla evlenmiştir. Bay Paul Auster'i, Peter Stillman'ı babasından koruması için, yani bir nevi dedektiflik yapması için tutmuştur. Quinn ''Paul Auster'' takma adıyla bu görevi kabul eder ve olayların seyri başlar.

            ''Cam Kent'', yazarın post varoluşçu akım örneği olan New York Üçlemesi'nin ilk kitabıdır. Kitap, yazarın ''Kırmızı Defter'' kitabına da atıfta bulunur. Ve şu soru akıllarda kalır: ''Kırmızı defterde boş sayfa kalmayınca ne olacak?''

            Altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

            ''Yalnızca kentte değil, kendi içinde de kayboluyordu.''

            ''Öyle sanıyorum ki benim mutlu olacağım yer hep bulunmadığım yer olacaktır.''

            ''İnsan aynı anda hem tepede hem dipte olabilir miydi?''

            ''Yazmak yerine konuşmayı öğrenebilir miyim, bir daha hiç ışık olmasa da karanlığı sesimle doldurup sözcükleri havaya, duvarlara, kentin içine söyleyebilir miyim?''

             Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KALBİ İYİ OLANIN YOLU ZORDUR

SATRANÇ

UMUT MEVSİMİ