KUYUCAKLI YUSUF

 

           Güzel bir Temmuz akşamından herkese merhaba arkadaşlar. Sabahattin Ali'nin kaleminden ''Kuyucaklı Yusuf'' kitabının yorumlarını paylaşacağım bugün sizlerle.

           1903 senesi sonbaharında, yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucaklı köyünü eşkıyalar basar ve bir karıkocayı öldürürler. Kaza kaymakamı, savcı, doktor yanlarında da bir başçavuş ve üç jandarma neferi cinayet yerine giderler. Oraya vardıklarında kendilerine sabit gözlerle bakan küçük bir çocuk görürler. Bu çocuk, ölen karıkocanın oğulları Yusuf'tur. Gözleri önünde annesi ve babası öldürülen Yusuf çok metanetlidir. Onun bu metaneti hepsini etkiler. Kaymakam, Yusuf'u manevi oğlu olarak kabul eder ve kendi evine götürür. Çocuk iki gün kendine gelemez ve ateşler içinde sayıklar.

           Bir süre sonra kaza kaymakamı Salahattin Bey Edremit'e tayin edilir. Yusuf buraya geldiklerinde on yaşındadır. İlk defa Edremit'te mektebe gider. Fakat daha sonradan mektebe gitmek istemez. Salahattin Bey'in kızı Muazzez ile Yusuf'un araları çok iyidir. Yusuf, Muazzez'e hem ağabeylik hem arkadaşlık yapar. Bir gün Muazzez, Yusuf'a aşkını ilan edince olayların seyri değişir ve karışık bir hal alır.

         Nazilli'de başlayan, Edremit'e taşınan bu hüzünlü roman Yusuf'un kasaba eşrafı ve halk arasında giderek sertleşen güç gösterileri içerisinde temiz kalma, aşkını koruma ve aslında var olma savaşını anlatır. 1937 yılında yazılmış olan kitap, Sabahattin Ali'nin ilk romanıdır.

         Kitabın dili anlaşılır ve akıcıdır. İnsanın kalbini acıtan, derin bir hüzne sürükleyen kurgusu ilgi çekici, betimlemeler çok güçlüdür. Karakterlerin psikolojik çözümlemeleri derinlemesine yapılır. Çok etkilenerek okuduğum ve yüreğimde burukluk yaratan bu eşsiz kitabı tüm arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. 

         Kitapta altını çizdiğim satırları sizlerle paylaşmak isterim:

         ''Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı.''

         ''Şu anda da bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan, sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu.''

         Bol kitaplı günler, sevgiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KALBİ İYİ OLANIN YOLU ZORDUR

SATRANÇ

UMUT MEVSİMİ